Ana içeriğe atla

KESKİN BURUN

 

Road



Çok uzundur yürüyordu.Güneş doğmak üzereydi.Sineklerin tüm vızıltıları kulaklarının içinde ötüyordu, ıslak burnuna konan sinekleri dili ile kovalıyordu.Şu sinekler de olmasa belki daha kolay olacaktı.Güneş asfalt boyunca arkasında yavaş yavaş yükselirken, yerdeki parçalanmış ve kıvrılmış gazete kağıdına takıldı gözleri, sabah kahvaltısı olabilir miydi?Belki bir ekmek kırığı içerisindeki, ne bileyim belki bir balık kılçığı ya da bayatlamış bir pizza, burnuna çok güvenirdi ve içinde birşey olmadığını gazete kağıdını açmadan anladı.Yoluna devam etti.Ne de çok acıkmıştı.Neredeyse 2 gündür doğru düzgün bir şey yemiyordu.

Gün iyice yükselmişti,işte başlıyordu.Bu bitmeyen döngü yine başlıyordu.Kaç arkadaşı gitmişti bu döngüde, kaç değer verdiği kaybolup gitmişti.Arabalar yanından hızlı hızlı geçmeye başladı.Bu arabaları daha önce görmese idi bunun bir canavar olduğuna, hem de kana susamış bir canavar olduğuna yemin edebilirdi.Her gün bu canavarı geçmek ve karnını doyurmak dahası yuvasına da bir şeyler görütmek zorundaydı.Ne kadar zordu, vazgeçemezdi, vazgeçmek daha zordu.Devam etmeliydi, mecburdu, bırakamaz yeni hayaller kuramazdı.Çünkü hayaller satılıktı artık.En güzel hayali kurmak için bile birşeyler ödemen gerekiyordu.Ortada bunca zorluk varken, herşeyi bırakıyorum ben bu riski alıyorum diyemezdi.Devam edecekti, ne kadar zor olsa da hergün yaptığına devam edecekti.Belki birgün bu canavar kendisini alacaktı ama o yine devam edecekti.Mecburdu.

Mecburiyeti, acımasızlığın ve çaresizliğin içerisinde büyümekten geliyordu.Bu yaşına kadar acımasız bir dünyada yaşamış, acınası bakışların altında ezilmişti. kendini bildi bileli kirli idi.Adını bile bilmiyordu, kimse ona seslenmemişti.Yuvasındaki eşinin güzel bakışlarıydı onun adı, o bakışları görünce çok güzel  bir adı olduğunu biliyordu.Hiç duymamış olsa bile.Evet mecburdu, çünkü tüm kapılar ona yüz çevirmişti.Tüm köşeler başkaları tarafından kapılmış kendisine başka seçenek kalmamıştı.Bu çöl gibi,  tek bir yolun olduğu , güneşin öğlen yaktığı ,gecenin ise çok soğuk olduğu yerde yaşamak zorundaydı.Hergün sabah bu yolun diğer tarafında geçip ordaki çöplükleri karıştırıyor ve akşam tekrar dönüyordu.Hayat başka bir seçenek sunmamıştı ve görünen o ki sunmayacaktı da...


Öğleye doğru büyükçe bir çöplüğün önünden geçiyordu ve keskin burnu sayesinde hemen anladı yemek geliyordu, ağzı iyice sulandı ve gözleri ile etrafı dikizlerken çöp kovasına doğru yaklaştı.Adımlarını olabildiğince sessiz atıyordu.Kimsecikler görmeden yemeğini yiyip enerjisini toplamalıydı. Çöp kutusundan kafasını içeri doğru uzattığında burnuna ne kadar güvendiğini bir kez daha kendine ispatladı, harika bir tavuk artığı kemikleri ile beraber duruyordu.Çabuk olmalıydı, hemen birileri gelebilirdi tek burnu keskin olan kendisi değildi çünkü.Ayrıca , bunun birazını bir yere saklamalı ve akşam giderken götürmeliydi.Tam ağzını lokmaya atmıştı ki, birden yaklaşan bir koku aldı, arkasından nefes seslerini duymaya başladı.Eyvah gelmişlerdi.Şimdi bu çöp konteynırının sahibi olduğunu düşünen diğer zavallı kardeşi, ah keşke o da kendisi gibi düşünebilseydi, zira o ancak bu acımasız dünyanın acımasız yüzlerinden birisiydi ve üstüne düşen görevi yapıyordu, güçlünün zayıfı ezdiğini görmüştü ve bunu sürdüyordu.

Hızlıca tavuğu ağzına aldı ve koşmaya başladı,arkasından koşan 8 ayak sesinin kokusunu alabiliyordu.Ama dönüp bakmak istemiyordu.Belli ki sıkıştıracaklar ve yiyeceğini alacaklardı hayır buna izin veremezdi. Tüm kalan enerjisini toparladı , tüm enerjisini bacaklarına vererek daha fazla koşmaya başladı.Yanında uzanan yolun kenarında var gücü ile koşuyordu.Birden ismini söyleyen bakışları gördü, ne tuhaf bu kez başka bakıyordu.Onu çok özlediğini düşündü birden, gökyüzüne doğru bakmaya başladı, az önce koşuyordum dedi kendi kendine…

Birden toparlanacak gibi oldu ancak kıpırdayamadı, sabahtan beri o asfaltta öylece hareketsiz yattığını hatırladı, göz kapaklarını son kez hareket ettirdi.Artık koku alamıyordu sadece gök yüzünün maviliğine takıldı gözleri, mavi gökyüzü ne kadar güzel diye düşündü.Gökyüzünün mavi olduğunu ilk kez görüyordu ve gökyüzünün mavi olduğunu son kez görüyordu.Bedeni tamamen hareketsiz kaldı.

Yol kenarında arabalar tarafından ezilmiş köpekten biriydi sadece, tek suçu ise yaşamını devam ettirmeye çalışmaktı. Başka da bir şey bilmiyordu.


SON


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

ERKUNT BEREKET 65E mi NEWHOLLAND TT65 mi

ERKUNT BEREKET 65E mi?   NEWHOLLAND TT65 mi?       Bu yazımda iki markanın orta segment traktör modelini karşılaştıracağım.Bu karşılaştırmada iki eş güçteki traktörün fiyatı dahil tüm özellikleri ele alınmıştır.        İlk traktörümüz ERKUNT marka BEREKET 65E modeli diğeri ise NEWHOLLAND marka TT65 modeli olacak.İlk Başta Erkunt Traktörden başlamak istiyorum.Erkunt Traktör frması 2003 yılında Ankara'da kurulmuş ve o tarihten bu yana pazar payını arttırak ilerlemektedir.İhracatta kullandığı marka Armatrac'tır ve 27 ülkeye ihracat yapmaktadır.     NewHolland Agriculture firması ise CNH industrial tarafından üretilen dünya çapında bir tarım makineleri markasıdır.Firma ilk olarak 1895'te kuruldu.1947'de Sperry Corporation, daha sonra 1986'da Ford Motor Company ve 1991'de FiatAgri tarafından satın alındı.1999'da NewHolland, çoğunlukla Fiat industial 'a ait olan bir CNH global markası oldu.1998'de New Holland , Koç Holding'e ait olan Türk Tra...

Bayer'in Milyarlık Tazminat Ödemesine Sebeb Olan Glifosat Nedir?

GLİFOSAT     Glifosat (IUPAC-name : N-(phosphonomethyl) glycine)  geniş spektrumlu sistemik herbisit ve ot kurutucudur.Organik bir fosfor bileşiğidir.Bitkiler tarafından üretilen 5-enolpyruvylshikimate enzimini engellemede rol oynayan özel bir fosfonattır.Yabancı otlarla mücadelede kullanılır,özellikle mahsül olacak ürüne zarar veren tek yıllık geniş yapraklı yabancı otlarda etkilidir.İlk kez herbisit olarak, Monsanto şirketi kimyacısı Jhon E. Franz tarafından 1970 yılında bulunmuştur.Monsanto şirketi 1974 yılında , roundup ismi ile bu etken maddeyi pazara sürmüştür.       Çiftçiler, özellikle Monsanto şirketinin glifosata dayanaklı mahsülleri tanıttıktan sonra , tarımsal yabancı ot kontrolü için glifosatı hızla benimsedi.Bu ilaç sayesinde, çiftçiler ürünlerine zarar vermeden yabancı otlarla mücadele etme imkan buldular.1980 yılından 2016 yılına kadar,glifosat bazlı herbisitlerin uygulama  hacmi ve frekansı dünya genelinde 100 kat arttı gele...

Tarımın Gücü

  Tarımın Gücü İnsanoğlunu, diğer canlılardan ayıran en önemli şey düşüncedir.Düşünme kabiliyeti, insanlara verilmiş en önemli yetenektir.Nasıl ki diğer canlılarda bulunabilen, sivri dişler, güçlü pençeler, zehirler onları hayatta tutmaya ve soylarını devam ettirmeye yarıyorsa, insanlardaki bu düşünme eylemi de aynı işlevi yerine getirmektedir.Nitekim, bu sayede insanoğlu bu gezegende tün kontrolü ele alabilmiş, kendi sistemini kurabilmiştir. Düşünüyor olabilmenin en belirgin sonuçlarından bir tanesi ise üretmektir.Belirli faydalar sağlamak adına, bazı şeyler üretmek.Düşünmenin sayesinde , hergün birşeyler avlamak ya da toplamak zorunda kalmak yerine , kendi ihtiyacını daha kolay bir şekilde gidermek amacı ile tarımı yani gıda maddesi üretmeye başlamıştır insanoğlu. Geçmişten, günümüze bu teknikleri geliştirmiş ve sürekli geliştirmektedir.Sopalar ucuna bağlanan sivri materyallerle toprağı işlemekle başlayan bu macera, şu an devasa makineler ile devam etmektedir.Gıda maddesi üretimi...